Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Kaşıkcı

Bir, ..ki, üç, deneme! Ses kontrol!!!

Sevgili dostlar, hayatımızı kolaylaştıran değerlerimizi saymamızı isteseler bizden, acaba ilk sıraya hangi özelliklerimizi sıralarız? El mi, ayak mı, göz mü, kulak mı? Tabi ki hepsi çok önemlidir ve bunlardan birisi olmasa bedenimizin dengesi bozulur.

            Düşünüyorum da içimizden kaç kişi “ses” özelliğimizi ilk sıraya koymayı akıl ederdi? Sanırım ben etmezdim. Çünkü soyut düşünceler içerisinde baktığımızda çok da elzem bir değer gibi görünmüyor insanın gözüne. Siz ne düşünürsünüz bilemem.

            Bu yazımızda birçoğumuzun önemsemediği ya da gözden ırak tuttuğu sesimiz üzerine birkaç kelam edeceğim. Öyle ki onun ne kadar önemli olduğunu ancak onu kaybedince daha iyi anlar insan.  

            Herkes karşısındakilerin kendisini doğru anlamasını ister. İyi de insanların bizi doğru anlamaları için birtakım şartların müsait olması gerekmez mi?

            İletişimin olmazsa olmazlarından olan sesimizi karşımızdakilere aktarırken yaşayacağımız sorunlar bizim doğru anlaşılmamızı ne oranda etkiler hiç düşündük mü? Bir kış mevsiminde gribal enfeksiyon içerisinde kıvranırken titreyen, kısılan sesimize rağmen ikinci kişilerle konuşmak zorunda kaldık mı hiç? Kısılmış sesimizle, ses tellerimizi yırtarcasına düşüncelerimizi ifadede zorlandık mı?

            Muhataplarımızın “anlamadım, tekrar eder misin!” gibi cümlelerini işittiğimizde kim bilir ne kadar kahrolmuşuzdur, öyle değil mi?

Ses önemlidir dostlar. Sesimize karşılık bulmak da, doğru sesi çıkarabilmek de hayatımızın akışını düzenler. Onun içindir ki türkülerde, şarkılarda hep “ses” e vurgu yapılır. Kimi türkülerde âşıklar “seslerine ses veren olmadığından” dert yanar, kimilerinde “sesimi soluğumu alıp götürdün” sitemine eğilir.

Çevremizdeki birçok insanın derdidir sesini duyurabilmek. Doğrudur. Sesinizi doğru iletemediğiniz sürece insanların sizi doğru anlayacağından emin olamazsınız. Bunun için teknolojik aletlerin yardımına ihtiyaç duyar insan. Konuşacağı mekânın fiziki yapısına göre, konuşmaya başlamadan evvel, ses sistemlerini hazır etmesi gerekir konuşmacının.

Geniş bir salonda konuşma yapacaksa, sesini herkese duyurabilmek için amfi, mikrofon ve hoparlör desteğine mutlaka ihtiyacı olacaktır. Bu aletlerin sunduğu kolaylıktan faydalanmayı düşünmezse, konuşmaya başlamasının hemen ardından salondakiler rahatsızlıklarını ifade etmeye başlayacaklardır.

Ne kadar etkili konuşma yapabiliyor olursanız olun, muhataplarınız yaptığınız konuşmalardan sizi duyabildikleri oranda etkileneceklerdir.

Geçenlerde konferans vesilesiyle, dış görünümü mükemmel bir konferans salonuna gittim. Konferansı verecek olan konuşmacı alanının tanınmış yüzlerinden biriydi. Konuşmacı bilindik birisi olunca, salonun doluluk oranı da had safhadaydı. İğne atsan yere düşmeyecek deyimini açıklar bir atmosfer vardı salonda. Yaklaşık 600 kişinin güç bela yer bulabildiği salonda herkes konuşmacının kürsüye gelmesini bekliyordu. Derken alkış tufanı arasında sunucu kürsüye doğru yöneldi, mikrofonu açtı ve başladı konuşmaya.

Aman Allah’ım o da neydi!

Salonun ortalarında bir yerinde olmama rağmen sunucunun söylediklerinden hiçbir şey anlayamıyordum. Acaba bende mi bir sorun var, diye düşünürken etrafımda başlayan ve dalga dalga arka sıralara kadar varan tepki uğultusu ortamın tadını kaçırmıştı.

Belli ki bir şeyler yolunda gitmiyordu. Teknik görevliler sahneye müdahale etti. Uzun uğraşlarına rağmen sorunun üstesinden gelmeyi başaramadılar. Organizatörün plânlama hatası yüzünden salonu dolduran yüzlerce insan mutsuz olmuştu. Dakikalar ilerliyordu. Aradaki görevliler bir o hoparlöre, bir diğer hoparlörlere koşturuyorlardı; ama nafile.

Kısık gelen sesten anlayabildiğim kadarıyla organizatörler bir özür beyanında bulundular ve ardından konuşmacı kürsüdeki yerini aldı. Salondaki uğultu biraz dinmiş olsa bile, konuşmacıdan yüzde yüz istifade edebilme imkânı yoktu artık. Çünkü sesini güç bela alabildiğimiz bir konuşmacının vurgu ve tonlamalarını yakalayabilmek hiç de mümkün olmuyordu. Dolayısıyla güzelim konunun can alıcı yerleri ses sistemindeki yetersizlikten dolayı güme gitti.

Anlayamadığım şey: Onlarca lira masraf ediyorsunuz, yüzlerce insanı bir mekânda topluyorsunuz; ama o mekânın fiziki şartlarını göz önünde tutarak plânlama yapmıyorsunuz ya da yapamıyorsunuz. Düğünlerde, açık alan eğlencelerinde ses sisteminin yetersizliği mevcut gürültünün patırtının içinde insanın çok da dikkatini çekmeyebilir belki. Ancak sessizliğin hâkim olacağı ortamlarda ses önemlidir dostlar.

Bu tip olumsuzlukları stadyumlarda yapılan resmi bayram kutlamalarında da görüyoruz maalesef. 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs gibi milli bayramlarımızın kutlandığı tarihlerde stadyumlar tıklım tıklım oluyor. Tüm tribünleri hınca hınç dolduran vatandaşlar, coşkulu bir ortamda okunan şiirleri, yazıları, yapılan konuşmaları dinlemek istiyor. Ancak ne hazindir ki stadyumun kapalı tribünlerinin olduğu yerin dışındaki alanlarına sadece uğultu yayılıyor. ( Kapalı tribünlerin olduğu yerdeki sistem yeterliliğinin sebebi de protokol üyelerinin o alanda olması olsa gerek diye düşünüyorum.) Dolayısıyla vatandaşlar, saha içinde olup bitenleri anlamlandırmakta zorluk çekseler de kapalı tribündekilerin tepkilerine ayak uydurmaya çalışıyorlar.

Oysa ne güzel olurdu oralara daha mükemmel bir ses sistemi yerleştirilse. Birkaç saatlik program bile olsa, törene gelen vatandaşların benliklerinde iz bırakacak onlarca konuşma yapılıyor oralarda.

Konser vermek için şehrimize gelen ses sanatçıları için kurulan dev ses sistemlerini milli değerlerimizi gençlere, vatanseverlere anlatırken de kurabilsek keşke. Okullarımızdaki ses sistemlerinin, toplantı salonlarımızdaki ses sistemlerinin yeterliliklerinin test edilmesi gerekiyor dostlar. Şayet yeterli değillerse fiziki şartlara uyumlu olacak şekilde yenilenmesi gerekiyor.

Bir milletvekili, bir vali, bir belediye başkanı, bir hatip, vd. konuşurken herkes duyabilmeli onları. Onların söyledikleri sözleri anlayabilmeli herkes. Konuşan her birey derdini anlatabilmeli ve anlatmak istediği şekilde anlaşılabilmeli. Her şeyin telafisi mümkün olabilir belki ama konuşulan sözün telafisi mümkün olmaz. Onun için ne konuştuğumuz kadar, nasıl konuştuğumuz da önemlidir.

Beni tek sen anladın, sen de yanlış anladın!” dememeli hiç kimse. 

Muhabbetle kalınız…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER