Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Kaşıkcı

Umut Kırıntıları ve Gençlik

Sevgili Dostlar,

Daha dün denecek kadar yakın gelir çocukluğumuz.

Yorgunluklarımıza şifa olur çocukluk günlerine ait birçok anımız. Kaybettiklerimiz, anılarımızın bir köşesinde hayat bulur ve yine o eski günlerdeki gibi yaşar bizimle içinde bulunduğumuz zamanı. Geride bırakmış olduğumuz onca güzellik gelir aklımıza, üzülür gönlümüz. Yüreğimizin o erişilmez noktasından bir “keşke” yükseltiveririz gökyüzünün enginliğine doğru.

Arkadaşlarımızla dolaştığımız sokaklar, gölgesine oturduğumuz ulu ağaçlar, bahçesindeki meyvelerinden faydalandığımız İsmail amcalar, Aysel teyzeler… Hayatımızın en unutulmazları arasında yerlerini alırlar bir bir.

Çocukluktan sonra gelen gelişim evremiz gençlik dönemimizdir. Hayatımızın en önemli noktası, atılım, hızlanma ve aksiyon için en uygun zamanımızdır gençlik zamanları.

Sevgili okuyucum, çocukluk dönemlerindeki kırılmışlıklarımız, özlemlerimiz, umutlarımız gençlik döneminde asıl yerini bulur hayatımızda. Onun için, gençliğin üzerinde fazlasıyla durmak lazım gelir.

Gençliğine sahip çıkmayan bir milletin, gelecekteki emniyet ve selametine olan güveninin zayıf olacağına inanan insanlardan birisiyim.

Gençlerimizi duygu, düşünce, bilgi yönüyle mükemmel bireyler olarak yetiştirmemiz gerekmektedir. Duygu dünyası zayıf; düşünce üretme kısırlığı içinde olan genç insanın ne kendisine ne de çevresine faydası olabilir.

Gençlerimizi öylesine iyi bir eğitimle geleceğe hazırlamalıyız ki yarınlarında kırılmışlıklar, sitemler, keşkeler ile yaşatılmaya çalışılan umut kırıntıları yer almasın. Kırıntı ile karın doymaz; ancak bir süre oyalanmış olur insan.

Gençlerin kafalarını bilgilerle süslemeli, hayat yolunda faydalı ürünler sunmaları için onlara sık sık fırsatlar tanımalıyız.

Onlara, hayatın sadece ve sadece eğlenmekten, para kazanmaktan, insanlar içinde “bey” veya “hanımefendi” olarak anılmaktan ibaret olmadığını yaşayışımızla fark ettirmeliyiz. Onlardan beklediğimiz davranışları öncelikle bizler yerine getirmeli, bunu yaparken de örnek olmak için değil de “öyle olmamız gerektiği için” öyle yaptığımızı karşımızdaki genç insana lisan-ı hâlimizle ifade edebilmeliyiz.

Ceplerini banka cüzdanları, kredi kartları, çek senet defterleri ile doldurduğumuz gençliği, madde platformunun dışına taşıyıp, hayatın başka güzelliklerinin de olduğunu onlara hissettirebilmeliyiz.

Mesela paranın her şey olmadığını, para ile kurulan dostlukların, para üzerine bina edilen arkadaşlıkların belli bir noktadan ileriye gidemeyeceğini anlatabilmeliyiz gençliğe.

Maddenin ötesinde “sevgi” adı verilen bir değerden onlara yer yer bahsetmeli ve onları zengin olma sevdasının acımasız pençelerinden kurtarmak için üzerimize düşeni yapmalıyız. Zenginlik elbette kötü bir şey değil; ama hayat sadece zengin olmak için yaşanacak kadar uzun ve de basit de değil yani.

Sevgiyi anlatmalıyız onlara. Sevginin sıcacık kollarına kendisini bırakan bir canlının hayattan ne kadar zevk aldığını, kendisini ne denli bir emniyet içerisinde hissederek yaşadığını anlatmalıyız.

Bizler, farklılıklarımızı yeryüzündeki binlerce çiçeğin şekil ve kokusu gibi düşünerek sevmeliyiz birbirimizi. Gençliğe farklılıklardan desenlerin oluştuğunu, halılarda bile yüzlerce farklı desenin iç içe bulunarak güzel bir kompozisyon oluşturduğunu anlatabilmeliyiz.

Ne dersiniz, gençlere güvenmek bize bir şey kaybettirir mi?

Sevgili dostlar, yaşınız kaç olursa olsun gönlünüzdeki gençlik mayası hiç eksilmesin…

Muhabbetle kalınız…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER