Her yüz yılda dünya yutar canları
Çalar her varlığa ecel çanları
Bir kamera yükler bütün anları
Burası topraktan bittiğimiz yer.
Hu dedik de geldik senin çağrına
Neler ektik bu toprağın bağrına
Yükleyip de bir desteyi yağrına
Götürüp harmana attığımız yer.
Korunmak için yılandan çıyandan
Eser deli rüzgâr hem dört bir yandan
Korur ulu Rabbim kulu, ziyandan
Üç taştan bir ocak çattığımız yer.
Sıralayıp taşları hep üst üste
Ne mimar gerekir ve ne de usta
Şimdi dinle ne diyorum bir sus ta
Burası anamla yattığımız yer.
Sığır bile cevap verir kuşlara
İnekleri bağlar delik taşlara
Sütlerini su yaparak aşlara
Kırık yufkaları kattığımız yer.
Çuvaldızla teyelleyip söküğü
Varır gelir tezgâhların mekiği
Toplardık kepirden, taştan kekiği
Köyde olmayana sattığımız yer.
Palaz atmacadan korkup bağırdı
Ama o an bütün dünya sağırdı
Anam beni bu kelifte doğurdu
İlk ana sütünü tattığımız yer.
Keçiyi oğlağı, bile salardık
Çakşırlara, burmalara dalardık
Eğişmeci kolumuza dolardık
Kırkıp da kılını büktüğümüz yer.
Saklardık ceplerde fosil taşını
İzlerdik ta Kavaklının başını
Yeni uçan bir Çukdelik kuşunu
Kıstırıp delikte tuttuğumuz yer.
Öküzlerle koşup yazın döveni
Sökerdik kökünden güzel çöveni
Ateşleyip kuru bir tıs geveni
Üstünde nohudu üttüğümüz yer.
Eşekler çeker obanın yükünü
Kışın sökerdik gevenin kökünü
Topraklamak için burda ekini
Metrelerce karda battığımız yer.
Çiğdem söken değnekle elimizde
Kuşanılmış bir azık belimizde
Bir türkü aldırıp da dilimizde
Yıllarca sığırı güttüğümüz yer.
Mükremin Kızılca / 30 – Temmuz 2020
YORUMLAR